Vatanseverlik de dindarlık da yürekte başlar yürekte biter dile gelen her şey bir fikir, bir düşüncedir sadece. Eğer biri onu sizde, günlük yaşamınızda görmüyorsa dil ile yazı ile ifade etmek ya bir gösteri ya bir gösteriştir sadece. İnsanlıktan nasibini almamış vatanseverlik de dindarlık da tehlikelidir. Dünya gerçekleri olarak ifade edilen her şey adı üstünde dünyalık bir mesele, öteki tarafta hiç işe yaramayabilir. İnsandan, insanlıktan daha üstün bir değer yok ki şu dünyada. Bize insan olma şerefini bahşeden O’na teşekkürümüz de tefekkürümüz de böyle olmamalıydı aslında. Kan, savaş ve gözyaşı O’nun değil insanın, insanlığın eseri.
Küreselleşen ve sonrasında iyice küyerelleşen dünyada az biraz imkânı olan herkes sorumludur olandan, olacak olanlardan. Televizyonlar, arabalar, trenler, uçaklar, telefonlar, internet, sosyal medya ulaşım ve iletişim imkânlarının gelişmesi tüm dünya insanlarını hızla birbirine yakınlaştırırken nasıl oldu da insanlar birbirine böylesine düşman kesildi. Yeryüzü hepimizin düşlerini gerçekleştirmek için var gücü ile milyonlarca yıldır çaba sarf ederken yeryüzünün bozguncu türü insan olmamalıydı, olmamalı. Birbirimizi tanıma, anlama ve sonrasında yaşamlarımıza, topraklarımıza, inançlarımıza saygı duymayı öğrenmemiz gerekirken ne oldu da korktuk yokluktan, açlıktan, kimsesizlik ve yalnızlıktan. Hani kimsesizlerin kimsesi, yolda kalmışların yol arkadaşı, gönlü kırıkların sevgilisi olan O’na inancımız tamdı. Ne yaptık da korktuk rızkımızın kesilmesinden. Tarım alanlarını mı yok ettik yoksa ormanları mı, su kaynaklarını mı kuruttuk, dünyaya iyilik ve güzellik katan, saçan insanları mı küstürdük. Ekran başına her geçişimizde yanımıza aldığımız envaiçeşit abur cubur eşliğinde emperyalizme küfrettik, küresel güçlere lanet ettik, Afrika’daki açlığa, Suriye’de ki yokluğa, Yemen’deki çocuklara üzüldük. Üzerimize afiyet şişkinlik yaptı da biraz dolaba koşup üstüne bir de soğuk soda içtik. Güçlü ya da zengin olmak ne sorun ne suç oysaki, gücü ve zenginliği nasıl elde ettiğin ve ne için kullandığın önemli. İyi ve güzel giyinmek, temiz yiyecek ve içeceklerden nasiplenmek, gülmek ve eğlenmek de öyle hiç suç olabilir mi. Lakin dünyadaki kuraklığın, açlığın, savaşların ve çatışmaların tarafı olduğumuzu da unutmayalım.
Ne uzaya ne Fizan’a hatta markete kadar gitmeye bile gerek yok evdeki buzdolabına, elimizdeki telefona, gözümüzdeki ekrana, garajımızdaki arabaya, gönlümüzdeki kine ve nefrete bakmak yeterli. Biliyorum bu devirde bu fikirler ve düşünceler kimine romantik ve ütopik kimine de gerçek dışı ve ahmaklık olarak gelecek. Lakin tarihin bize öğrettiği bir gerçek var ki bugünün yarını var ve bugün aklındaki salyalarla savaşmak, savaştırmak isteyen şanslı ise yarın merhamet dileyecek, dilenecek. Barış için her yolu denedin ve mecbur kaldı isen diyecek bir şey yok elbet. Her şart ve durumda insan olmaya, insan kalmaya çalışmak ne büyük meşakkat. Herkes kendi görevine layık ve sadık olursa güçlü ve güvenli olur ülkemiz de dünyamız da.
Ben bir coğrafyacıyım işim, gücüm ülkemin ve dünyanın iyiliği ve güzelliği. Bir karınca misali taşımaya, bir arı misali kovanı doldurmaya gücüm yetmez ama yettiği kadar bu yolda yürümeye, bu yolda olmaya razıyım. Sonuçta ol’ diyen de ol’duran da O’… ben kimim ki, ben bir küçük coğrafyacıyım dünya bahçesinde oynayan, oyalanan…