POSTMODERN COĞRAFYALAR
ELEŞTİREL TOPLUMSAL TEORİDE MEKÂNIN YENİDEN İLERİ SÜRÜLMESİ
Yazar: Edward W. Soja Çeviren: Yunus Çetin Yayınevi: Sel
2015 yılında Coğrafya alanının Nobel’i olarak bilinen Vautrin Lud Ödülü’ne layık görülen bu eserde, şehir planlaması, siyasi coğrafya ve kent teorisi alanında dünyanın sayılı araştırmacılarından biri olan Soja başta Los Angels şehri üzerinden olmak üzere kent mekânlarının ve toplumların postmodern eleştirel analizine odaklanmıştır.
Kitabın ilk yedi bölümünde zaman, mekân, tarih, coğrafya, kent kavramlarına bugüne kadar politik, ticari ve akademik yüklenen anlamları sorgulayan Soja, son iki bölümde ise bütün bunların çok hızlı bir şekilde anlam kazandığı, kazandırıldığı Los Angels şehri üzerine odaklanarak şehircilik ile ilgili modern ve postmodern yaklaşımları örnekler üzerinden etkileyici bir biçimde gözler önüne sermiştir. Mükemmel inşa edilen şehirlerin insanlar için mükemmel olup olmadığını sorgulayan Soja, belirli kesimlere hitap eden bu şehirlerin aynı zamanda çok büyük insani kayıplara da neden olduğunu ifade etmiştir. Bir yanda gelişen modern şehirler, teknokentler, villa semtler, rezidanslar inşa edilirken diğer yanda suç üreten gelir ve kültür seviyesi düşük semtler oluşmaktadır. Suçlu ve hapishane sayılarındaki artış oldukça dikkat çekici seviyelerde olmasına rağmen modern dünya ve sistem genelde güzel olan tarafı sunmaya meyilli ve eğilimli olduğu için bu durumun istatistiklere bile yansımadığı görülmektedir.
Kitapta mekan ile ilgili tartışmalar Foucault, Kant, Hegel, Marks, Harvey, Lefebvre, Berger, Giddens gibi mekan üzerine önemli çalışmaları ve eserleri olan bilim insanları üzerinden de değerlendirmeye alınmış, Soja tüm bu yaklaşımları da eleştirel bir biçimde ele almıştır. Bu bölümler okuyucu olarak biraz zorlanılacak bölümler olsa da mekanın tarihi, mekanın önemi ve mekan felsefesi açısından oldukça değerli bölümler olarak dikkati çekmektedir.
Kitaptan az biraz alıntı yapacak olursak, sanırım coğrafyacıların özellikle beşeri coğrafyacıların neden bu kitabı okuması gerektiği daha açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Elbette ki sadece coğrafyacılar değil mekan ile ilgilenen herkesin de okuması gereken kitaplar listesinde muhakkak kendine yer bulabilir.
“Coğrafyacı olarak adlandırılmak, modern toplumsal teorinin köklü soylarından, eleştirel ehemmiyetin dışında kalmış görünecek kadar düşmüş bir akademik disipline kurulan küçük düşürücü bir ilişkiydi ve düşünsel bir lanetti. Coğrafyacının mekânsal perspektifiyle kurduğu belirleyici bağlantıyı tanıması ve coğrafyanın her zaman dertlerin merkezinde yer aldığını kabul etmesi için Foucault’un ikna edilmesi gerekiyordu.”
“Panaptikon; gözün iktidarı; iktidarın gözü…”
“Kehanet artık tarihten çok coğrafyaya dayalı bir tahmin gerektirir, bizden çok önemli sonuçları gizleyen artık zamandan çok mekândır. Günümüze dair kehanette bulunmak için, tüm eşitsizliklerin içinde dünyadaki bütün erkekleri (ve kadınları) bilmek yeterlidir. Meselenin bu yönünün taşıdığı önemi görmezden gelen her çağdaş anlatı noksandır ve kıssaların o aşırı basitleştirilmiş niteliğine bürünür” Berger; “The Look of Things”
“Sadece zamanın gözlükleri ardından dışarı bakanlar için ne kadar da yıkıcı bir iddia. Yaşamın köklü bir biçimde yeniden yapılandırılması gerekliliğini teşhis etmekten ve (sadece tarihsel değil) coğrafi eşitsiz gelişmeye dair oluşan açık farkındalıktan, yeni eleştirel perspektif için, beşeri coğrafyanın sadece “önemli” olmakla kalmayıp dünyaya bakmak üzere en açıklayıcı eleştirel perspektif sunacağı yeni bir görme biçimi için olağanüstü bir çağrı doğmaktadır.
“Mekan, zaman ve madde nasıl fiziksel dünyanın esas niteliklerini betimleyip kuşatıyorsa, mekansallık, zamansallık ve toplumsal varlık da birlikte insan varoluşunun tüm yönlerini oluşturan soyut boyutları olarak görülebilir. Dolayısı ile insan varoluşunun mekânsal düzeni, mekanın (toplumsal) üretiminden, beşeri coğrafyaların hem dünyada olmayı ifade eden hem de dünyada oluşu biçimlendiren inşasından kaynaklanır.”
“Bir çok kuşak için eleştirel bir beşeri coğrafya ihtimali, anlamsız bir şekilde tarih dışı değilse bile, akla hayale sığmaz bir şey olarak yansıtılmıştı”
“Modern Coğrafyanın ve coğrafyacıların toplumsal teori üretiminden uzaklaştırılmaları 1920’lere gelindiğinde epey ileri bir aşamaya ulaştı. Sonraki elli yılın önemli bir kısmında coğrafi düşünme içe döndü ve daha önce toplumsal teorizasyonun ana akımlarıyla kurduğu ilişkilerin anısını adeta sildi.”
“Toplumsal teorinin mekansallaştırmadan ayrılması ile coğrafi tahayyül eleştirel olarak susturulmuştu. Modern Coğrafya disiplini teorik bakımdan uyumaktaydı.”
Kitapta Los Angels ile ilgili bölümlerden….
“Los Angels kapitalist kentleşmenin yakın zaman tarihini neredeyse tüm çekim biçimleriyle çıkarıyor gibidir.”
“Los Angels’ta Silikon Vadisi’nin ileri teknoloji sanayi kompleksleri ve Houston’ın değişken güneş kuşağı ekonomisi yoktur sadece, aynı zamanda paslı kuşağa ait Detroit ve Cleveland’ın geniş kapsamlı sınai gerilemesi ve iktisadi çöküntüye uğramış mahalleleri de mevcuttur.”
“ABD’nin en büyük evsiz nüfusu Los Angels’ta…”
“Toplumsal güvenlik ödeneklerinin artması, bakıma muhtaç çocukların artışı..”
“Şehrin en önemli yapılarının bir çoğunun yabancılar tarafından satın alınması…”
“Los Angels’da kimi kendi ülkelerindeki nüfustan bile fazla olan başka ülke vatandaşlarının olması…”
“Devletlerin ve hükümetlerin şehri inşalarındaki rolü…”
“Neresi şehir, neresi kır… kim şehirli, kim köylü…”
İronik durumlar “mutlu olmak için fiziğiniz düzgün olmalı, çok yönlü çocuklara sahip olmalısınız. Koşmazsanız, yürüyüş yapmazsanız ya da bisiklete binmezseniz insanlar diyabet olduğunuzu ya da can sıkıcı başka hastalığa yakalandığınız düşünmeye başlıyor”… Panaptikon’da durumlar böyle…
“Postmodern kapitalist peyzaj…”
Eski şehir modellerine dönüş mü yoksa “ Kale, Mekezi İş Alanı (MİA), Katedral vs…”
“Yapay yerellikler, yapay mahalleler, yapay cennetler… (avm, tema parklar, eğlence adaları vb)”
Son sözlerden olarak…
“Yüzey coğrafyasının birçok gedikli okuyucusu, geçmiş perspektiflerin kah miyop, kah hipermetrop çarpıtmalarının iç yüzünü görmeye başlayarak, mekânsal analiz ve toplumsal teoriye yeni bir soluk getirmiştir. İhmal ve yanlışlarla dolu bir geçmiş….”