Epey zaman oldu okuyalı, yazalı, anlatalı hatta sosyal medyada paylaşalı. Göl meselesi gündem olunca hatırladım yine. Birinci sınıf arkadaşlara ilk haftalarda bir ödev konusu vermiştim, coğrafi bir problem bulun ve çözüm önerisi geliştirin diye. Arkadaşlardan biri Sakarya Nehri, HES, Karayolu, Şehir Parkı’nın bir arada bulunduğu yerde bir fotoğraf çekmişti. Tam helal olsun ne güzel bir yer bulmuş diyecektim ki çözüm önerisine baktım “nehir yanlış yerde, nehir olmasa ulaşım daha kolay olurdu”. Önce garipsedim sonra gülümsedim. Hatta derste de örneklendirdim, dedim arkadaş haklı. 🙂 Daha yeni gelmişti coğrafyaya, buraya kadar ne gördü ne yaşadı ki farklı düşünecekti. Tarım alanları, ormanlar, yeşil alanlar, sulak alanlar, nehir-deniz-göl kıyıları hep yanlış yerdeydi ve imara açılması gerekirdi. İnsan için değerlendirilmeli, değerlenmeli idi ! Hep böyle yapmadı mı büyükler, öğrettiklerimiz hep masaldı sanki, anlatırken biz bile inanmadık ki.
Başka bir zaman bir coğrafya öğretmeni arkadaşın veryansınını okudum sosyal medyada, coğrafyanın önemini anlatmak için “çocuk Amerika’yı Türkiye’nin komşusu sanıyor” yazmıştı. Dedim ki yine içimden (ki anlatıyorum da çok yerde) çocuk haklı, küreselleşmiş bir dünyada fiziki sınırlardan çok daha öte sınırlar, engeller, ilişkiler var. Her gün Trump ile Amerika ile yatıp kalkmadık mı, kalkmıyoruz mu? Her haberde Amerika yok mu? Komşumuz Irak, Suriye, İran, Ermenistan, Yunanistan lakin meselemiz nedense hep Amerika ile. Böyle bir durumda böyle bir ortamda komşumuz değil mi Amerika. Attığı her tweete tüm Türkiye olarak kilitlenmedik mi, ne olacak ekonomik halimiz, siyasi ahvalimiz diye. Kusura bakabilirsin hocam, çocuk haklı.
Tüm bunları düşününce sonra yine düş’ündüm…
bilmem ki değer mi ! değer miydi !
üç kuruşluk makam, üç kuruşluk mal, üç günlük dünya için yaptıklarımız…