Yazar: John Locke Çeviren: Büşra Erdurucan Yayın Evi: Tefrika

Kitabın Locke’un en bilinen “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme” eserinin derlemesi ve bu konuda yazılmış ilk İngilizce eser olduğu belirtilirken, John Locke’ı okumanın ve anlamanın da zor bir iş olduğu özellikle belirtilmiş.
Kendini bilen her insanın düşündüğü ve bunu yaparken kafasının orada bulunan fikirlerle meşgul olduğunu fark ettiği şüphe götürmez. Aklın tüm karakterlerden ve fikirlerden yoksun beyaz bir kâğıt olduğunu düşünen Locke bunun nasıl doldurulduğunu sorgulamış ve ulaştığı sonuç “Deneyim” Bütün bilgimiz onun üzerine kuruludur ve sonunda kendisini ondan türetir. Gözlemlerimiz ya dışarıdaki hissedilebilen nesnelerle ya da anlayışımızı düşünme materyaliyle beseleyen içsel işleyişle ilgilidir. Bu ikisi sahip olabileceğimiz bütün fikirlerin aktığı bilgi pınarıdır.
İnsanların fikirlere ilk ne zaman sahip olmaya başladığını sormak; ne zaman algılamaya başladıklarını sormaktır. Fikir edinmek ve algılamak aynı şeylerdir.
Fikirlerin başlangıcını sorgulamak, ruhun da başlangıcını sorgulamak anlamına gelir çünkü böylece ruh ve fikirler beden ve onun uzantısı gibi birlikte var olmaktadırlar.
Uyanık bir insanın ruhu düşünmeden duramaz, çünkü düşünmek zaten uyanık olmanın gerektirdiği bir şeydir.
Mantıklı bir ruhun bu kadar çok düşündüğü halde hiçbir konuda fikir yürütmemesini akıl almaz.
Duyumsama ve düşünme. Akıl bu basit fikirlerle donatıldığında; onları tekrarlama, karşılaştırma, birleştirme ve sonunda karmaşık fikirlere ulaşma gücüne sahip olur.
Birkaç basit fikrin birleşmesi sonucu oluşan düşünceler karmaşık düşüncelerdir. Güzellik, minnet, insan, ordu, evren basit fikirlerin basit fikirlerin birleşmesinden oluşan karmaşık fikirlerden birkaçıdır. Eğer akıl isterse bunları ayrı ayrı, tek bir şey veya tek bir şekilde isimlendirilen şeyler olarak düşünebilir.
Herhangi bir şeyin yokluğundan dolayı hissedilen rahatsızlığa ve onunla birlikte hissedilen hazza arzu denir. Arzu ne kadar fazla ise rahatsızlık hissi de o kadar şiddetlidir. Sanayileşmeyi teşvik eden en büyük belki de tek şey bu rahatsızlık hissidir. Yokluğu hoşnutsuzluğa veya acıya yok açmayan bir şey için kimse çaba harcamaz, bu şey en fazla geçici heves olur. Heves, arzunun en alt seviyesidir ve hiç arzu olmamasıyla neredeyse aynı şeydir. Yokluğunda rahatsızlık hissine yol açmaz, onu elde etmek için etkili ve güçlü yollara başvurmaz. Arzu imkansız ve elde edilemez bir şeye dönüşürse biter ve rahatsızlık hissi bu sayede yok olur veya hafifler.
Kitapta çeşitli duygular kavramsal olarak çok güzel ifade edilmiş…
Neşe: bir şeye sahip olmanın veya sahip olacağımızı bilmenin bize verdiği keyiften doğar.
Keder: daha uzun bir süre sahip olunabilecek bir şeyin yok olmasını düşünmekten veya var olan bir kötülükten meydana gelen rahatsızlık hissi.
Umut: Herkesin kendinde bulduğu, keyif veren bir şeydir. Gelecekte sahip olunacağı düşünülen hazlar üzerinedir.
Korku: Gelecekte başımıza gelebilecek kötülükleri düşünmekten dolayı ortaya çıkan rahatsızlık
Umutsuzluk: Herhangi bir iyiliğin elde edilmez olduğunu düşünmektir. Bazen acıya bazen de huzur ve uyuşukluğa sebep olur.
Öfke: Bir rahatsızlıktan dolayı rahatsız ve sinirli olmaktır.
Kıskançlık: Arzuladığımız bir şeyin bizden önce elde etmeyi hak etmediğini düşündüğümüz biri tarafından elde edildiğini gördüğümüzde duyduğumuz rahatsızlık hissi.
Kıskançlık ve öfke yalnızca keyif ve acıdan doğmaz, kendimizle ve başkaları ile de ilgilidir. Bu yüzden her insanda bulunmaz. Sadece aldığımız keyfe göre severiz, arzularız, neşelenir ve umutlanırız; nefret etmek, korkmak ve kederlenmek de tamamen acıya bağlıdır.
Fikirlerimiz aklımızdaki yalın algılardan ve görüntülerden ibaret olduğu için doğru ve yanlış diye gruplandırılmaları uygun değildir. İsimler dışında hiçbir şey doğru ve yanlış diye yargılanamaz.
Basit fikirlerin yanlış olma ihtimali daha azdır. Ancak karmaşık biçimler söz konusu olduğunda adalet, zulüm, özgürlük, savurganlık gibi bazı isimler belirlemek kolay değildir.
Maddeler hakkındaki tüm karmaşık fikirlerimiz kusurlu ve yetersizdir.