İşim gereği neredeyse her gün üniversiteye geliyorum. Sakarya Üniversitesi, Esentepe kampüsü adı da üzerinde olduğu gibi Serdivan Esentepe’de, Sapanca Gölü’ne nazır tepelerden birinde. Üniversiteye gelirken yol üzerinde çok sayıda öğrenci yurdu ve apart var. Özellikle üniversiteye 10-15 dakika yürüme mesafesinde. Uzun yıllardır yolum üzerinde otostop çeken öğrencileri alır ve kampüse birlikte gelirdik. Bir iyilik yapmanın verdiği huzur ve mutluluğun yanı sıra bir coğrafyacı olduğum için tek başına kullandığım benzini paylaşarak küresel sorumluluğuma da bir katkı yaptığımı düşünüyordum. Ayıca alınan bir hayır duasının kendime ve çocuklarıma bir katkısı olacağına inancım da ekstra bonus oluyordu benim için. Elbet yapılan bir iyilik ileride bir şekilde insanın karşına iyilik olarak çıkacaktır. “İyilik yap denize at balık bilmezse Halik bilir..” felsefesi yani… Neyse bunda bir yanlışlık da yok aslında…
Ancak bu yıl yukarıdaki nedenlerim ne kadar haklı ve geçerli olsa da olaylara bakışım biraz değişti. Öğrenciler henüz eğitim aşamasında ve yaşam deneyimleri de doğal olarak oldukça eksik. Özellikle modern zamanların ebeveyn ve hocaları olarak gençleri sürekli hazırcı/kolaycı bir sistemde yetiştirdiğimiz için de bırakın kendilerini geliştirmeleri için zorlamayı, yapılması/olması gerekenler konusunda bile oldukça gönülsüz ve isteksizler. Genel itibari ile hep birilerinden anne, baba, hoca, arkadaş, belediye, devlet, şirket vs. vs. hep beklenti içindeler ama talep ettikleri şeyler için gerekli emek ve çabayı sarf etmekten kaçınıyor, kaçıyorlar. Dolayısı ile otostop mevzusu da benim için kırılma noktalarından biri oldu.
Otostop felsefemi açıklayacak olursam eğer. Aslında otostop çeken arkadaşlar genelde diğerlerinden farklı olmayı ve risk almayı seven insanlar. Yani girişimciler. Hele ki küçük şehirlerde bu nitelik ve özellik pek de bulunmayacak bir özellik. Lakin kendi kaderlerini başkasının onları araca almasına bağlamamalarını, hedefe başkasını bekleyerek ulaşılmayacağını öğrenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Kendi emek ve gayretleri ile elde edecekleri başarının kesinlikle çok daha önemli ve kalıcı olduğunu, kimseye (anne, baba, devlet, şirket vs. vs.) muhtaç olmadan hayatlarını devam ettirebilmeyi öğrenmeleri gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde sürekli beklenti içinde olan, bir kurtarıcı bekleyen ve şikâyet eden bir nesli kendi ellerimiz ile hatta onlara iyilik ettiğimizi düşünerek biz yetiştiriyoruz aslında. Üniversite yürüme 10-15 dakika mesafede, birini beklemek yerine (genelde daha fazla bekleniyordur) belki yarım saat önceden çıkıp rahat rahat ulaşmak (hem spor olmuş olur) öğrencinin kendine olan özgüveninin de arttıracağını düşünüyorum. Bazen özellikle yağmurlu, karlı havalarda vicdanım bu yaptığıma hiç elvermiyor olsa da doğal değil de beşeri yağmur, tipi ya da fırtınalara yakalandığımızda genelde yanımızda kimsenin olmadığı gerçeğini doğal yollarla öğrensinler istiyorum. Eğer yanlarında onlara destek olacak birileri varsa ne güzel lakin her insan kimseye muhtaç olmadan kendi ayakları üzerinde durabilmeyi öğrenmeli, düştüyse de yardım almadan yeniden ayağa kalkmayı bilmeli. İş’te otostop felsefemdeki değişikliğin temel nedeni; emek verilmeden kazanç elde edilmediği, edilenin de ya değeri olmadığı ya da bedeli olacağı gerçeğini mümkün olan en erken zamanda onlara öğretmek.
Sizi sevenlere dahi muhtaç olmamayı başardığınızda gerçekten başarılı gerçekten özgür olacaksanız. Değmez mi bu fedakarlığa…